Prof. Dr. Melih Bulut ile Sağlığın Geleceği hakkında konuştuk.

Sağlık inovasyonu alanında gönüllü çalışmaları ile öne çıkan Dr. Bulut, gençlere iç motivasyonlarına yönelmelerini tavsiye ederken, üniversitelerin eskiyi de yeniyi de öğretmek durumunda olduklarını belirtti.

Başlangıç olarak, artık sağlığın tanımı değişiyor mu kısaca sağlıkta inovasyonun yarattığı değişimden bahseder misiniz?


Aslında, sağlığın tanımı değişmiyor aksine sağlıkta inovasyon bize Dünya Sağlık Örgütü tanımında yer alan iyilik halinin daha bilimsel ve matematiksel parametrelerle açıklamamızı sağlamaktadır. Sağlık inovasyonu ile örneğin 70 yaşında bir erkeğin bedensel iyilik halinin ne demek olduğunu anlayabiliyoruz. Diğer yandan, bedensel iyilik halini sağlayacak olan organların birbirleriyle etkileşimini çözmemizde sağlık teknolojileri çok fayda sağlamaktadır. Sağlığın bildiğiniz üzere birçok bileşeni var. Bu nedenle dijital sağlık teknolojileri sadece hizmet sunumu için değil eğitim ve araştırma alanında da bize inovatif teknolojiler sağlamaktadır.

Özetle; sağlığın tanımı aynı ancak sağlık inovasyonu sağlık parametrelerini formüle etmiş halde sunmamızı sağlıyor diyebilir miyiz?

Tabi, esasında daha rasyonel yaklaşmamızı sağlamaktadır. Çünkü ruhsal iyilik hali, bedensel iyilik hali gibi tanımlar oldukça soyut kalmaktadır. Bilim ise bu tanımlara matematiksel yaklaşmamızı sağlar.

Sizce şu an Türkiye’de ve globalde sağlık ekosisteminin nabzı hangi teknolojide atmaktadır? Girişimci adaylarına hangi teknolojiye odaklanmalarını tavsiye edersiniz?

Girişimcilerimiz hayal edip bir alana yönelmeli ve sadece o alanda kalmamalı dijital sağlık sektörünün nabzını tutmalı.

Yapay zekâ, giyilebilir teknolojiler, tele-tıp, artırılmış gerçeklik gibi teknolojileri Dijital Sağlık Teknolojileri başlığı altında inceleyebiliriz. Dijital sağlık teknolojilerini tanımlayacak olursak; bilişim, internet, iletişim ve bilgi teknolojilerinin sağlıkta kullanılmasıdır. Tüm teknolojilerin her birinin ayrı kullanım alanları olsa da aslında tüm bu teknolojiler birbiri içine girmektedir. Yani bugün sadece yapay zekâ ya da giyilebilir teknoloji ile ilgilenilmesi mümkün olmamaktadır çünkü tüm bu teknolojiler mutlaka birbirinden yararlanmaktadır.

Gençlere tavsiyem şu; tüm alanlar gelişmeye müsait ve sürekli gelişmektedir. Girişimcilerimiz, gençlerimiz hangi alana yönelmesi gerektiğine kendileri karar vermelidir. Dolayısıyla, hangi alana daha çok ilgi duyuyor iseler, hangi alan onları daha çok motive ediyor ise o alanda yoğunlaşmalarını öneriyorum. Bugün yapay zekâ daha popüler diye istemeden yapay zekaya yönelirseniz bu doğru bir yaklaşım olmaz.

Diğer bir yandan, giyilebilir teknolojilerde Türkiye’de büyük bir fırsat görüyorum. Dünyada bu teknolojiye hâkim olan bir coğrafya yok. Halbuki Türkiye tekstilde çok ileri bir ülke ve tekstil ile beraber giyilebilir teknolojileri bir araya getirirsek bir dünya markası oluşturabiliriz. Aynı zamanda, artırılmış gerçeklik uygulamalarını tıp ve sağlık eğitiminde kullanan ilk ülkelerden biriyiz. Bunu hızla tüm sağlık mesleklerine ve sağlık okuryazarlığı için topluma yaygınlaştırabiliriz. Olanaklar o kadar çok ki, dijital sağlık teknolojileri hayalleriniz ile sınırlıdır. Bu nedenle girişimcilerimiz hayal etmeli, bir alana yönelmeli ve sadece o alanda kalmamalı, dijital sağlık sektörünün nabzını tutmalı diye düşünüyorum. Bu soruya ilişkin son bir şey söylemek isterim, bugün artırılmış gerçeklik yapay zekayı eğitmek için de kullanılmaktadır. Bu örnek de aslında teknolojilerin ne kadar birbirinin içine girdiğini bütünleşik yapıda olduğunu göstermektedir.

Melih Bulut denildiğinde aklımıza ilk “Sağlıkta Önder Ülke Türkiye” sloganı gelmektedir. Peki sizce Türkiye gelecekte hangi sağlık teknolojisinde lider olma potansiyeline sahiptir?

Giyilebilir Teknoloji’ de dünya lideri olabiliriz.

Sağlığın her alanında ortalamanın üstünde olan bir ülkeyiz ve milli gelirimize göre kıyasladığınız zaman da aslında çok ilerideyiz. Nitekim dünyanın her yerinden sağlık problemini çözemeyen hastalar çare bulmak için Türkiye’ ye gelmektedir. Biyoteknoloji alanında Amerika ve Güney Kore kadar ileride olmasak da ortalamanın üstündeyiz. Amerika’dan söz edecek olursak; tedavide mükemmel bir ülke ancak aşılama yapamıyor ve Covid-19 salgınında ciddi zorluklar yaşadı.

Türkiye’nin sağlık alanında bu konumunu devam ettirmesi ve geliştirebilmesi de inovasyonu güçlü bir şekilde gerçekleştirmesi ile ilgilidir. Söylediğim gibi Giyilebilir Teknolojilerde dünya lideri olabiliriz. Yapay Zekâ teknolojisinde geriden gelmemize rağmen çok hızlandık. Özellikle öğrenci grupları hızlı gelişmekte ve gençlerin bu konudaki hevesi beni heyecanlandırmaktadır. Tele-Tıp’a da geç girmemize rağmen Covid-19’la birlikte özel sağlık kurumları ve Sağlık Bakanlığı’nın çalışmaları çok ümit verici oldu. MEDULA, E-Nabız gibi dijital sağlık uygulamalarını başaran bir kamu kuruluşu çok daha büyük işler yapabilir.

Türkiye’de Medikal İnovasyon Ekosistemine verilen önem giderek artmaktadır. Sizin tecrübe ve bakış açınıza göre Ulusal Medikal İnovasyon Ekosistemi nasıl kurgulanmalıdır ve bu ekosistemde güncel yaklaşımlar ne olmalıdır?

Bu çok uzun tartışılması ve konuşulması gereken bir konudur. Türkiye uzun süre Silikon Vadisi’nde gelişmiş ve başarıya ulaşmış bir sistemin yapılanma unsurlarını örnek aldı. Ancak bu sistem özellikle sağlık ekosisteminde tutmadı. Türkiye’de ekosistem yeniden kurulmalıdır. Kamu teşvikleri başta olmak üzere TÜBİTAK, TÜSEB, teknokentler ve üniversitelerin yaklaşımları yeniden yapılandırılmalıdır. Burada sistem içerisinde yer alan tüm aktörlere görev düşmektedir.

Sağlık sektöründe regülasyonlar ağır, başarı oldukça çetrefilli yollardan geçmektedir. Ancak, sağlık sektörünün bu zorluğunun ardından çıkan başarı öyküsü muazzam. Şu örnekle devam etmek istiyorum; 4-5 sene önce inovasyonla tanıştığımda inovasyon yapan kişilerin sağlık sistemini hiç tanımadığını fark ettim. Diğer yandan da doktorların, karar vericilerin, hemşirelerin ve diğer sağlık personelinin de inovasyondan pek haberdar olmadığını gördüm ve bu durumun çözülmesi için köprü vazifesini görmek istedim. İnovatif çalışmalar Hemşirelik Derneği gibi yapılar var ancak yetersiz kalmakta bunların sayısının artması gerekmektedir. Bunların yansıra bu ekosistemde yatırımcı önemli rol oynamakta çünkü bu yatırım yapan insanlar kısa sürede sonuç almak istiyor ancak sağlık bir oyun sektörü gibi olamaz. Çünkü sağlık sektöründe regülasyonlar ağır, başarı oldukça çetrefilli yollardan geçmektedir. Burada Özlem Türeci ve Uğur Şahin takip edilmelidir. Ancak, sağlık sektörünün bu zorluğunun ardından çıkan başarı öyküsü muazzam ve diğer sektörlerden farklılaştırmaktadır. Yine Özlem Türeci ve Uğur Şahin’ den örnek verecek olursak; başarı Almanya ekonomisinin büyümesine binde 5 katkı sağladı ve şu an onların şirketinde binlerce kişi araştırma ve geliştirme için çalışıyor.

Özetle, burada her aktöre ciddi bir yük düşmekte ve özellikle eskiden yapılan yanlışların görülüp yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünüyorum.

Dikeylere odaklanmış ve uzmanlaşmış kuluçka merkezlerini son yıllara kadar çok fazla göremiyorduk.  Bu ihtiyacı görerek Sağlık dikeyinde Lokman Hekim Üniversitesi Sağlık ve İlaç Teknoloji Merkezini kurduk. (LHUSTEK) Bu konuda, LHUSTEK vb. yapıların topluma ve ekosisteme vereceği katkılar hakkında görüşleriniz nelerdir?

Merkezinizi çok önemsiyorum ve son derece yararlı olacağına inanıyorum, çok büyük bir eksiklikti.

Net söylemek isterim muazzam katkınız olur çünkü bu çok büyük bir eksiklikti. Bir anımı aktarmak isterim. Bir vakıf desteğiyle İstanbul’ da kuluçka merkezlerinde büyütülmüş sağlıkla ilgili inovatif şirketlerin bir sunumuna katılmıştım. Bu projelerden bazıları hayvan üzerinde bile denenmesi mümkün olmayan girişimlerdi. Yasal ve etik olarak uygulanması mümkün olmayan bu projelere kaynak harcandığını gördüm. Buradaki en büyük yanlış bu girişimler için sağlık profesyonellerine danışılmamasıdır. Bu çok önemli çünkü sağlık, regülasyonu ve en önemlisi kültürü ile kendine özgü bir alandır. Bugün çok önemli cihaz geliştirip hastaneye getirdiğinizde sağlık profesyoneli bunun kullanımı uygun değil dediği o cihaz kullanımdan kalkar. Bu nedenle LHUSTEK çok önemli ve merkezinizi çok çok önemsiyorum. Son derece yararlı olacağına inanıyorum. Az önce söylediğim kamu ve girişimci tarafındaki eksikleri anlatmak ve düzeltmek için de merkezinizin çok büyük katkıları olacağına eminim. Onun için destekliyorum ve başarılar diliyorum ve bana bu konuda gelen müracaatları size ileteceğim.

Bir yazınızda “Dijital Sağlık Teknolojileri ve Yapay Zekâ tüm sağlık mesleklerinin eğitiminde yer almalı.” demiştiniz. Peki, inovatif sağlık profesyonelleri yetiştirebilmek için üniversitelere tavsiyeleriniz nelerdir?

Hiç şüphesiz artık dijital çağdayız. Yapay zekanın etkilemediği hiçbir sektör yok. Bir dönüşüm çağındayız, bu çağda inovasyon yani değer yaratan yenilikçilik yapmadan ayakta kalmak çok zor. Birçok meslek yok oluyor ya da değişiyor. Bu durum üniversitelerin görevini de değiştiriyor. Bu geçiş çağında üniversitelerin işi zor çünkü önceki kurumların sistemleri yetmiyor ama yeniden bir sistem de hemen kurulamıyor bu nedenle üniversite eskiyi de öğretmek zorunda yeniyi de öğretmek ve yol göstermek zorundadır. Örneklemek istiyorum; biz tıp fakültesi öğrencisi olduğumuzda Türkiye’ de henüz televizyon yoktu. Bugün tıp fakültesinde okuyan öğrenciler önümüzdeki 50 yıl boyunca görev yapacaklar ve bu 50 yılda neler gelişeceğini, hangi teknolojiler olacağını bilemeyiz. Yenilikçilik ayakta kalabilmek için bireysel ve kurumsal olarak kaçınılmaz şart oldu ve biz bunun esaslarını öğretmeliyiz. Eğer hastaneler dijital merkezler olacaksa yetiştireceğimiz öğrencilerin de dijital önder olması lazım. Bir taraftan eski müfredatı uygulayıp diğer yandan öğrencileri geleceğe hazırlamamız gerekmektedir. Yeni dersler eklenmeli, yeni kulüpler açılmalı ve eğitim kurumları da bu girişimleri desteklemelidir. Artık sosyal bilimciler dahi yapay zekâ eğitimi alıyor, dolayısıyla tüm sektörler bundan etkileniyor ve gençler bu teknolojileri çok kolay öğreniyor.

Hastaların sağlık hizmeti sunucularından beklentisi gelişen teknolojiyle birlikte değişmektedir. Bu beklentilerden biri de kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarıdır. Printing Teknolojiler de kişiselleştirilmiş tıp uygulamaların gelişmesine yardımcı olmaktadır. Peki sizce gelecekte Printing Teknolojiler eczanelerde kullanıma başlayacak kadar yaygınlaşacak mıdır?

Bugünden yarını bilemiyoruz ama genel olarak şunu söyleyebiliriz. Meme CA gibi birçok kanseri eskiden kabaca evrelerine ayırıp ona göre tedavi ederdik. Ama şimdi her hastalık, her ilaç farklı yaşta, cinsiyette farklı seyrediyor. Kişisel tıbbın temel noktası da budur. Eski uygulamalara ben el yordamıyla tıp diyorum. Şimdi veriye dayalı bir tıp çağındayız. Artık dijital sağlık teknolojileri yardımıyla daha bilinçli bir tedavi başladı. Örneğin; eskiden kemoterapi ilacını damardan veriyorduk ve tüm vücuda yayılıyordu. Bu uygulama aşırı yan etkiler ortaya çıkarıyordu. Şimdi ise Türk girişimciler tarafından doğrudan kanser hücresine etki eden teknolojiler geliştirildi. Diğer yandan artık ilaç tedavisinde ve birçok farklı uygulamada robotik cerrahi hayalimizi zorlar hale geldi.

Sizce, sağlık dijitalleştikçe emeğin sağlık hizmetleri sunumundaki payı azalacak mı?

Bu da çok güzel bir soru, teşekkür ederim. Azalmayacak çünkü sağlık hizmeti esas itibariyle şefkat demektir. Elbette bir hastaya doğru tanı koyup doğru şekilde tedavi ederek doğru bakımı yapmalısınız. Ancak bütün bunların ötesinde şefkat unsuru olmadığı zaman hasta verilen tedaviyi, yazılan reçeteyi, söylenen eğersiz ya da diyeti doğru uygulamıyor. Burada emek ama kaliteli emek çok mühim. Yani dijital sağlık teknolojisi ile donanmış, alanını bilen ve gelişmeleri yakından izleyen aynı zamanda vicdanla şefkatle hastasına yaklaşan sağlıkçıların zamanı asla bitmez.

Diğer yandan global sağlıkta en önemli eksikliklerden biri 7/24 nitelikli sağlık hizmeti sunumudur. Dolayısıyla 7/24 nitelikli sağlık hizmetine ulaşabilmek çok önemli bir hedeftir. Bu noktada dijital sağlık teknolojileri kapsamında tele-tıp hizmetleri bunu kolaylaştırıyor. Sizin zaman ve coğrafyadan bağımsız olarak nitelikli hizmete ve bilgiye ulaşmanızı sağlıyor. Bunun için dijitalleşme oldukça önemli ve sağlık hizmeti uzmanlaşma isteyen bir alan. Örneğin; bir radyoloji ya da yoğun bakım hizmetini ne kadar dijitalleştirebilirsek ne kadar insan, zaman ve mekândan bağımsız hale getirebilirsek o kadar yararlı olacaktır.

Sağlık hizmetlerine ulaşmanın diğer bir zorluğu da sağlık sektöründe emeğin pahalı olmasıdır. Bu kapsamda dijital sağlık teknolojileri sağlığı ne kadar ucuzlatabilirse, sağlığa ulaşmayı finansal açıdan ne kadar kolaylaştırabilirse o kadar iyi olacaktır çünkü buna ihtiyacımız var. Medikal enflasyon artık makro ve mikro düzeyde bütçeleri çok zorlayan bir hale geldi.

Sağlık hizmeti sunumunda israf ve verimsizliği azaltabilmek için ürün inovasyonu yansıra süreç inovasyonu daha mı efektiftir. Girişimcilere ışık tutması için bu konu hakkında tavsiye verebilir misiniz?

Bugün yapılan tüm araştırmalar sağlık hizmetinde %20-30 oranında israf ve verimsizlik olduğunu gösteriyor. Bu çok büyük bir rakam ve bunu kendi tecrübelerimizden de biliyoruz. Bunu azaltabilecek her girişim çok değerli. Bu noktada özellikle sağlıkta süreç inovasyonu çok vurguluyorum.

Teşekkür ederim, Burada buna değinmeniz de çok güzel olmuş. Çünkü özellikle genç arkadaşlar bugün istiyor ki hemen kanserin çaresini bulsunlar halbuki sağlıkta süreçlerde çok ciddi sıkıntılarımız var. Yeni mezunlar, öğrenciler konular üstüne çalışmak ve içinde bulunduğumuz sistemi değiştirmek için çaba göstermelidir. Eskiler yani bizler zarar verme prensibiyle yetiştiğimizden süreçleri yenilememiz kolay değildir. Bu nedenle yeni gelen gençlerin bakışı çok önemli. Gençlere aksaklıkları görmemiz için bizlere ışık tutabilir.

İnovasyon hayır demekle başlar.

Değer yaratan yenilikçiliği bir yaşam biçimi haline getirelim. Bu da zaten kalite çalışmalarında anahtar sorudur. Ne yapıyoruz, ne için yapıyoruz, nasıl daha iyi yapabiliriz. İnovasyon hayır demekle başlar. Hayır demedikçe inovatif olamayız. İşte bu yüzden süreç inovasyonu oldukça önemlidir.

Son olarak sizce, geleceğin inovasyona ihtiyaç duyduğu sağlık problemleri nelerdir, girişimci adayları hangi terapötik alanlara odaklanmalı?

Bu çok farklı yönlerden cevaplanabilir. En çok öldüren hastalık olabilir, toplumda en çok görülen hastalık olabilir. Şu açıdan ele alacağım; öncelikle iç motivasyon çok önemli. Sizin için ne önemli ise örneğin nadir hastalıklar sizi heyecanlandırıyorsa dünyada sadece 100 kişide görülen hastalığı çözmek sizi heyecanlandırıyorsa o yolda yürümelisiniz. Çünkü bir taraftan da insanlık bir birikim, herkes bir tuğla koyar. Siz bir nadir hastalığa çare bulursanız o bir örnek olur başkalarına ilham kaynağı olur ve bambaşka buluşlara sebep olabilir.

Ben hastalıktan ziyade sağlığın kendisine yönelmelerine tavsiye ediyorum. Ben genç olsam organ etkileşimlerine bakmak isterdim. Bir de esas vurgulanmak istenen hastalıktan ziyade sağlığın kendisine yönelmelerine tavsiye ediyorum. Diğer bir deyişle sağlığın tanımında yer alan bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik halinin araştırılması. Ben genç olsam organ etkileşimlerine bakmak isterdim. Örneğin bir sindirim olayı sırasında mide ile karaciğerin nasıl etkileşime girdiğini araştırmak için mide ve karaciğere robotları kullanarak birer sensör koymak isterdim, giyilebilir teknoloji ile gelen bilgileri yapay zekâ ile işlerdim ve sindirimin ne olduğunu daha iyi tanımlardım. Bu örnekler çoğaltılabilir. Ben bu araştırmaları çok kıymetli buluyorum çünkü bilgiler oldukça eksik.  Bugün tıp dünyasının beslenme konusu çağlar boyunca çok gelişmiş değil bilgileri son derece sınırlı. Bu nedenle bana bu konu heyecan verirdi.

Diğer yandan burada bir hikâyenin de olması lazım. Genellikle bir yakının ağır hastalığı arkadaşlarımızı tetikleyebiliyor. O hikâyenin üstüne çok güzel girişimler inşa ediyorlar. Bunu da zevkle, heyecanla görüyorum.

Kısacası, iç motivasyon önemli popüler olandan ziyade kendi iç seslerini dinleyip oraya yönelmeliler diye düşünüyorum.

Eklemek istedikleriniz var mıdır?

Sağlık çeşitli nedenlerle önümüzdeki dönemlerde daha da önemli olacak bu yüzden sağlıkta inovasyona ilgiyi yüksek tutmamız lazım. Ben sizleri tebrik ediyorum, sizlere çok çok teşekkür ediyorum gayretleriniz için her zaman arkanızdayım. Elimden geldiği kadar desteklerim.